Almanya ve AB Vizesinde Kriz Derinleşiyor: “Ne Talep Edilirse Tersi Oluyor”

Avrupa Birliği ülkelerine gitmek isteyen Türk vatandaşları için vize çilesi her geçen gün büyüyor.

Turizm Yayın: 24 Ekim 2025 - Cuma - Güncelleme: 24.10.2025 20:38:00
Editör - Fatma Şahin
Okuma Süresi: 5 dk.
Takip EtGoogle News

Avrupa Birliği ülkelerine gitmek isteyen Türk vatandaşları için vize çilesi her geçen gün büyüyor. Almanya başta olmak üzere Schengen ülkeleri, Türkiye’ye yönelik vize politikalarında adeta “tersine bir strateji” uyguluyor. Türkiye’nin talepleri, verilen sözler ve yapılan diplomatik girişimlerin aksine, vize süreçleri giderek zorlaşıyor.

Uzun Süreli Vize Sözleri Boş Çıktı

AB ülkeleri tarafından sık sık dile getirilen “uzun süreli vize kolaylığı” vaatleri kâğıt üzerinde kaldı. Sık seyahat eden iş insanları ve öğrenciler, artık aylarca randevu bekleyip sonunda 3 ya da 5 günlük vizeler almakla yetinmek zorunda kalıyor.
Sözcü gazetesinin haberine göre, Almanya’dan vize almak isteyen Türk vatandaşlarının ortalama bekleme süresi 11 ayı geçmiş durumda. Bazı başvurular ise bir yılı aşıyor.

Bu süreçte düğün, cenaze, iş görüşmesi, akademik toplantı gibi kişisel ve profesyonel nedenlerle acil olarak seyahat etmek isteyen binlerce kişi, vize engeline takıldığı için planlarını iptal etmek zorunda kalıyor. Öğrencilerin eğitimi aksamış durumda; aile birleşimi bekleyenler ise yıllardır kavuşamıyor.

Randevu Karaborsası: “Altın, Platin, VIP” Dönemi

2005 öncesinde konsolosluklar önünde yaşanan uzun kuyrukların yerini, artık dijital randevu krizleri aldı.
Türk basınının baskısıyla getirilen çevrimiçi randevu sistemi, bugün karaborsacıların kontrolüne geçmiş durumda.
Kimi aracı şirketler ve bireyler, sistem üzerinden toplu randevular alıp bunları 250 ila 5000 Euro arasında fahiş fiyatlarla satıyor.
“Altın”, “Platin” ya da “VIP” randevu gibi isimlerle sunulan bu hizmetler, vatandaşları çaresiz bırakıyor.
Üstelik randevu alınsa bile, vize onayı garantisi yok.

Alman Büyükelçiliği Sessizliğini Korumaya Devam Ediyor

Türkiye’deki Alman Büyükelçiliği ise yaşanan krize çözüm üretmekte başarısız.
Son beş yıldır internet sitesinde aynı açıklama yer alıyor:

“Yoğunluk nedeniyle vize işlemleri uzun sürebilmektedir.”

Ancak bu “yoğunluk” ifadesi artık kalıcı bir bahaneye dönüşmüş durumda.
İki ülke arasındaki diplomatik temaslarda ise sorun yanlış yerden ele alınıyor.
Yetkililer, biometrik pasaportlar gibi teknik detaylarla uğraşırken, “aday ülke Türkiye’nin AB’ye vizesiz seyahat hakkı” tartışmaları gündemden düşüyor.
Sonuç olarak, AB verdiği sözleri tutmadı, Türkiye’ye yeni yükümlülükler getirdi; buna karşın serbest dolaşım konusunda hiçbir ilerleme sağlanmadı.

Her Türk Vatandaşı Artık Kayıt Altında Olacak

Biometrik pasaportların getirdiği sistem, “vize kolaylığı” olarak sunulsa da pratikte farklı bir tablo ortaya çıkarıyor.
AB ülkelerine giriş yapan her Türk vatandaşı, artık dijital sistemlerde kayıt altına alınacak.
Kimin ne zaman, hangi ülkeye girdiği ya da çıktığı bilgisayar sistemlerine kaydedilecek.
Bu durum, “AB fişlemesi” olarak yorumlanıyor.

Fişlemenin Hukuki Sonuçları

Uzmanlara göre bu uygulama, sadece seyahat takibiyle sınırlı kalmayabilir.
AB veri tabanına kaydedilen bilgiler, vergi hukuku, oturma izinleri, iltica ve adli süreçler, sosyal yardımlar, emeklilik hakları gibi alanlarda da kullanılabilir.
Bu da Türk vatandaşları için gizlilik, güvenlik ve kişisel veri koruma açısından yeni riskler anlamına geliyor.

Vize Krizi İnsan Hakları Boyutuna Ulaştı

Bugün gelinen noktada, Türk vatandaşlarının karşı karşıya olduğu Schengen vizesi sorunu artık bir insan hakları meselesi haline geldi.
Avrupa Birliği, Türkiye ile diyaloglarında reform ve iş birliği vurgusu yaparken, uygulamada tam tersi yönde ilerliyor.

Uzun bekleme süreleri, keyfi vize reddi kararları ve karaborsa haline gelen randevu sistemi, Türk kamuoyunda AB’ye olan güveni ciddi biçimde zedeliyor.
Yıllardır vaat edilen “vizesiz Avrupa” hayali, yerini “ücretli, kısa süreli ve şeffaf olmayan bir vize düzenine” bırakmış durumda.

Türkiye, vatandaşlarının yaşadığı bu mağduriyeti diplomatik düzeyde yeniden gündeme getirirken, Avrupa’nın da artık bu sessizliği bozması bekleniyor.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.